Kur'an-ı Kerim NÂZİÂT Suresi

share on facebook  tweet  share on google  print  
NÂZİÂT Suresini Arapça ve Türkçe olarak okuyabilir, dinleyebilirsiniz. Ayrıca bir alt satırdaki mp3 dinle menüsünün altındaki NÂZİÂT Suresini mp3 olarak bilgisayarınıza indirebilirsiniz.
direction_left
direction_right

Kur'an Dinle

Kur'ân dinlemeye başlamak için bir Hafız seçiniz.
Hafız Abu Bakr al Shatri sesinden NÂZİÂT Suresi dinle!
Hafız Maher Al Mueaqly sesinden NÂZİÂT Suresi dinle!
Hafız Mishary AlAfasy sesinden NÂZİÂT Suresi dinle!
79 - NÂZİÂT suresini bilgisayarına indir
NÂZİÂT

Bismillâhirrahmânirrahîm

Dalarak kuvvetle (söke söke) çekip alanlara andolsun.
Yumuşaklıkla (incitmeden) çekip çıkaranlara andolsun.
Yüzdükçe yüzenlere (akarak gidenlere) andolsun.
Ve de yarışarak öne geçenlere (andolsun).
Ve de emirle (işleri) tedbir edenlere (emri yerine getirip idare edenlere) (andolsun).
O gün, sarsan sarsacak.
Arkasından gelen (ikinci sarsıntı), onu (1. sarsıntıyı) takip edecek.
İzin günü kalpler (dehşetten) şiddetle çarpacaktır.
Onların bakışları korkudan zillet içindedir.
Derler ki: “Gerçekten biz mutlaka (mezardaki cesetlerimiz dirilerek) ilk halimize geri döndürülen kimseler mi olacağız?”
Biz çürümüş, dağılmış kemikler olduğumuz zaman mı?
Dediler ki: “O zaman bu (dönüş, diriliş), hüsranlı bir dönüştür.”
Halbuki o (diriliş) sadece tek bir sayhadır.
İşte o zaman onlar yerin (toprağın) üstündedirler.
Sana Musa (A.S)’ın kıssası geldi mi?
Rabbi ona kutsal vadi Tuva’da nida etmişti (seslenmişti).
Firavuna git, muhakkak ki o azdı.
Ve de ona de ki: “Sen tezkiye olmak (nefsini temizlemek) ister misin?”
Ve: “Seni Rabbine ulaştırayım (hidayete erdireyim).” de. Böylece huşû sahibi ol.
Bundan sonra ona büyük mucize gösterdi.
Fakat o (firavun) yalanladı ve isyan etti (asi oldu).
Sonra koşarak arkasını döndü.
Hemen (kavmini) topladı, sonra da (onlara) nida etti (seslendi).
Sonra da (firavun) dedi ki: “Ben sizin çok yüce Rabbinizim.”
Bunun üzerine Allah, onu dünya ve ahiret azabıyla ahzetti (yakalayıp helâk etti).
Muhakkak ki bunda, korkan kimse için elbette ibret vardır.
Yaratma bakımından siz mi yoksa bina ettiği sema mı daha kuvvetli? (Sizi yaratmak mı yoksa bina ettiği semayı mı yaratmak daha zor?)
Onun (semanın) tavanını yükseltti (yüksekliğini artırdı). Sonra da onu sevva etti (dizayn edip düzenledi).
Ve onun gecesini kararttı ve onun duhasını (aydınlığını ortaya) çıkardı.
Ve arz, bundan sonra da onu yayıp döşedi.
Ondan (yerden), onun suyunu ve merasını (yeşilliğini, otlağını) çıkardı.
Ve dağlar, ona (yeryüzüne), onları muhkem (sağlam) olarak yerleştirdi.
Sizin ve hayvanlarınız için meta olarak (faydalanmanız için).
Fakat o büyük (dayanılmaz) musîbet (kıyâmet vakti) geldiği zaman.
O gün insan ne için çalıştığını (ne yaptığını) tezekkür eder (düşünür).
Ve alevli ateş (cehennem), onu görecek olan kimseye açıkça gösterilmiştir.
Fakat, artık kim taşkınlık etmiş (haddi aşmış) ise.
Ve dünya hayatını tercih etmiş ise.
O taktirde, muhakkak ki alevli ateş (cehennem), o, barınacak yerdir.
Ve fakat, kim Rabbinin makamından korkmuş ve nefsini heveslerinden nehyetmiş ise (heveslerine uymamışsa).
O taktirde, muhakkak ki cennet, o, barınacak yerdir.
Sana o saatten (kıyâmetten) soruyorlar: “Onun vukuu ne zaman?”
Sende onun zikrinden (başka) ne var (onun beyanından başka bir bilgin yoktur).
Onun sonu, Rabbinedir.
Sen sadece, O’na huşû duyan, O’ndan korkanlar için bir uyarıcısın.
Sanki onlar, onu (kıyâmeti) görecekleri gün, sanki bir akşam veya kuşluk vaktinden başka (zamanları) kalmamış gibi olurlar.
0
سورة الـنازعات
bismillah
وَالنَّازِعَاتِ غَرْقًا ﴿١﴾
وَالنَّاشِطَاتِ نَشْطًا ﴿٢﴾
وَالسَّابِحَاتِ سَبْحًا ﴿٣﴾
فَالسَّابِقَاتِ سَبْقًا ﴿٤﴾
فَالْمُدَبِّرَاتِ أَمْرًا ﴿٥﴾
يَوْمَ تَرْجُفُ الرَّاجِفَةُ ﴿٦﴾
تَتْبَعُهَا الرَّادِفَةُ ﴿٧﴾
قُلُوبٌ يَوْمَئِذٍ وَاجِفَةٌ ﴿٨﴾
أَبْصَارُهَا خَاشِعَةٌ ﴿٩﴾
يَقُولُونَ أَئِنَّا لَمَرْدُودُونَ فِي الْحَافِرَةِ ﴿١٠﴾
أَئِذَا كُنَّا عِظَامًا نَّخِرَةً ﴿١١﴾
قَالُوا تِلْكَ إِذًا كَرَّةٌ خَاسِرَةٌ ﴿١٢﴾
فَإِنَّمَا هِيَ زَجْرَةٌ وَاحِدَةٌ ﴿١٣﴾
فَإِذَا هُم بِالسَّاهِرَةِ ﴿١٤﴾
هَلْ أتَاكَ حَدِيثُ مُوسَى ﴿١٥﴾
إِذْ نَادَاهُ رَبُّهُ بِالْوَادِ الْمُقَدَّسِ طُوًى ﴿١٦﴾
اذْهَبْ إِلَى فِرْعَوْنَ إِنَّهُ طَغَى ﴿١٧﴾
فَقُلْ هَل لَّكَ إِلَى أَن تَزَكَّى ﴿١٨﴾
وَأَهْدِيَكَ إِلَى رَبِّكَ فَتَخْشَى ﴿١٩﴾
فَأَرَاهُ الْآيَةَ الْكُبْرَى ﴿٢٠﴾
فَكَذَّبَ وَعَصَى ﴿٢١﴾
ثُمَّ أَدْبَرَ يَسْعَى ﴿٢٢﴾
فَحَشَرَ فَنَادَى ﴿٢٣﴾
فَقَالَ أَنَا رَبُّكُمُ الْأَعْلَى ﴿٢٤﴾
فَأَخَذَهُ اللَّهُ نَكَالَ الْآخِرَةِ وَالْأُولَى ﴿٢٥﴾
إِنَّ فِي ذَلِكَ لَعِبْرَةً لِّمَن يَخْشَى ﴿٢٦﴾
أَأَنتُمْ أَشَدُّ خَلْقًا أَمِ السَّمَاء بَنَاهَا ﴿٢٧﴾
رَفَعَ سَمْكَهَا فَسَوَّاهَا ﴿٢٨﴾
وَأَغْطَشَ لَيْلَهَا وَأَخْرَجَ ضُحَاهَا ﴿٢٩﴾
وَالْأَرْضَ بَعْدَ ذَلِكَ دَحَاهَا ﴿٣٠﴾
أَخْرَجَ مِنْهَا مَاءهَا وَمَرْعَاهَا ﴿٣١﴾
وَالْجِبَالَ أَرْسَاهَا ﴿٣٢﴾
مَتَاعًا لَّكُمْ وَلِأَنْعَامِكُمْ ﴿٣٣﴾
فَإِذَا جَاءتِ الطَّامَّةُ الْكُبْرَى ﴿٣٤﴾
يَوْمَ يَتَذَكَّرُ الْإِنسَانُ مَا سَعَى ﴿٣٥﴾
وَبُرِّزَتِ الْجَحِيمُ لِمَن يَرَى ﴿٣٦﴾
فَأَمَّا مَن طَغَى ﴿٣٧﴾
وَآثَرَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا ﴿٣٨﴾
فَإِنَّ الْجَحِيمَ هِيَ الْمَأْوَى ﴿٣٩﴾
وَأَمَّا مَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّهِ وَنَهَى النَّفْسَ عَنِ الْهَوَى ﴿٤٠﴾
فَإِنَّ الْجَنَّةَ هِيَ الْمَأْوَى ﴿٤١﴾
يَسْأَلُونَكَ عَنِ السَّاعَةِ أَيَّانَ مُرْسَاهَا ﴿٤٢﴾
فِيمَ أَنتَ مِن ذِكْرَاهَا ﴿٤٣﴾
إِلَى رَبِّكَ مُنتَهَاهَا ﴿٤٤﴾
إِنَّمَا أَنتَ مُنذِرُ مَن يَخْشَاهَا ﴿٤٥﴾
كَأَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَهَا لَمْ يَلْبَثُوا إِلَّا عَشِيَّةً أَوْ ضُحَاهَا ﴿٤٦﴾
٠
Üye Girişi
e-posta
Parola
Beni hatırla